OSMAN ERGÜN

OSMAN ERGÜN
Adı bana verilen, Çanakkale Şehidi BENDERLİ Osman Bey'in torunu, Kalburcu'lu Vargel Ustası Sıtkı ERGÜN ve TÖNGEK İbrahim Bey'in Kızı Şerif Emine Hanım'ın oğlu olarak 14 Ağustos 1944'te Hereke'de doğdum. İlk ve ortaokulu Hereke'de, sanat okulu tekstil bölümünü de Sultanahmet'de bitirdim. Gübre ve Seramik fabrikalarindan sonra 30 yıl esnaflık yaparak emekli oldum. Hereke Yıldızspor, Baçspor ve Balıkesir Karagücü takımlarında 12 yıl futbol oynadım. Yıldızspor başkanlığı yaptım. 18 Ocak 1963'te başlayan sevgi dolu bir beraberlikten sonra 27 Mayıs 1967'de Selanikli Hüseyin ERBAĞ ve Emine Hanım'ın kızları Mualla Erbağ Hanım ile evlendim. 3 mayıs 1968'de Ertan, 23 Temmuz 1971'de Özkan ve 3 Mart 1984'te Ayşegül'ümüzle bütünleştik. Şirin Hereke'mizi yorumlarken, diğer yorumcu dostlarimi da tebrik ediyorum. İŞTE BENİM HEREKEM;

Saraydan Hereke'ye giden yol...

HEREKE TARİHİ


Nicomedia ile Konstantinepolis arasında Ancarion Koyu ve onu kucaklayan HARAKAS isimli şirin bir köy.. GOT-SİT-AMAZON ve AS Kavimlerinin sırayla kullandıkları, batısı beyaz toprak, doğusu ve arkası kütle taş olan bir güzellik.




Sahilden yamaçlarına kadar ulu ağaçlardan oluşan ormanı, güçsüzlerin güçlülerden kaçıp kurtulmalarına olanak sağlamaktadır.



Kartacalı Anibal’ın da bu şekilde Roma Donanmasını atlatıp dağı aşarak son nefesini vereceği Gebze’ye ulaştığı söylenmektedir.



Kuzeybatısındaki Ambarlıdere’nin suyu, dağın bidinde oluşan ULUPINAR’ın taşması ile birleşir ve güçlenerek (Bentler Deresi) denize ulaşır. Her canlısının bulunmaz olduğu o yere..



Miladın başlarında Roma İmparatoru Büyük Konstantin İran seferinde hastalanır. Bugünün Yalova Termal Kaplıcaları olan HELENEPOLİS teki tedavisi olumsuzlaşınca, daha önce annesi HELEN için yaptırdığı HARAKAS’taki şatoya getirilir. Ancak 22 Mayıs 337 günü burada ölür.



Helen Şatosu, Bizans İmparatoru HERAKLİUS tarafından 627 yılında etrafına SUR yaptırılarak KALE konumuna getirilir. Kale Haçlı Ordularının Anadolu’daki ilk mola yeri olmuştur.



Yıllar sonra Orta Asya kuraklığından kaçan Oğuzlar’ın KAYI Boyu ulaştıkları Söğüt’te Ertuğrul Gazi’nin Beyliğinden Osman Bey’in İmparatorluğuna ulaşmıştır. Oğlu Orhan Gazi’nin gözü Konstantinapolis’tedir. Onu kıskaca almak için yaptığı önemli planlardan birisi de Harakas’ın zaptedilmesidir. İlyas Bey ve Emir Ali Bey’i görevlendirir. İlyas Bey askerleri ile Küllük ve Mağara Burnu arasında görüntü vererek Bizanslıları meşgul ederken, Ali Bey 1327’nin 1 Temmuz gecesi Hersek’den sallarla geçerek Kale’ye saldırır. O arada gözüne gelen ok ile yaralanır. ‘ Bir başa bir göz yeter, çift gözle kaçmaktansa tek gözle zafere gitmek bizler içindir’ narası yiğitlerine güç verecektir. Öğleye doğru Kale düşürülür.



Yiğitlerden biri Kale burcunda öğle Ezanı okurken, Paşanın oğlu DEMİRTAŞ Bey kendi tasarımı olan ilk türk bayrağını kale direğine çekmektedir.



Yıldırım Beyazıt’ın Ankara Savaşı’nı kaybetmesiyle (1402) oluşan bocalamada Harakas kısa bir süre için Bizans’ın eline geçse de Çelebi 1. Mehmet karşılık görmeden O’nu tekrar geri alır. (1419)



Harakas’ta bulunan sert görünümlü ama kolay şekillendirilen taşın adı ‘HEREKE’ dir. İzmir ve Malkara’daki iki köyde de aynı taşa rastlanmıştır. Zamanla her üçüne de HEREKE ismi verilir. Kuzey Afrika’daki sömürgeler Cezayir ve Tunus’ta da aynı taş aynı isimlerle anılacaktır. (TRT 2 belgesinden)



Kadıköy-Haydarpaşa-Eminönü-Dolmabahçe ve Bebek rıhtımları İtalyanlarca Hereke Taşı’ndan inşa edilecektir.



Osmanlılar fethettikleri Bizans yerleşim hatlarını hiç benzemeyen isimlerle değiştirmiştir. Kostantinapolis’i İstanbul, Nicomedia’yı İzmit yaptıkları gibi, Harakas’ı da HEREKE yapmışlardır. (1419 sonrası)



Hereke yeni ismiyle Üsküdar Sancağı’na bağlı, İstanbul’un balık-zeytin-üzüm ve kiraz üreticisi bir karakol görevini 19. asıra kadar sürdürecektir. Bu arada KAYI aileleri Ordu geçişlerinin yapıldığı sahildeki Bağdat Caddesi’nin güvensizliğinden dolayı, dağın arkadasındaki Yukarı Hereke ve Kalburcu’ya yerleştirilir. Onlar için aşağıları YALI’dır.



14 Eylül 1509’da yaşanan Marmara Depremi’nde İstanbul’da 190, İzmit’te 5, Gebze’de 2 Cami ve Hereke sahilindeki Yalıların tamamı ile kalenin surları büyük yıkıma uğrar. (Padişah II. Beyazıt zamanı) Buna göre Hereke Cami o tarihte yoktur.



Evliya Çelebi 1640 yılında tanımladığı Hereke’den şöyle bahsetmiştir; ‘Tavşancıl üzüm bağlarını geride bırakarak, Hereke’ye hakim bir tepeye geldik. Surlarının çoğunluğu yıkılmış bir şatoya vardığımızda, aşağıda şırıldayan bir dere, ulu bir çınar ve onun gölgelediği beyaz minareli şirin bir cami görünüyor. Etraf zeytin-dut ve çınar ağaçlarıyla bezenmiş.’



Sultan Selim’in kısa ömrüne sığdırdığı zaferlerden dolayı, kendi adına bile cami yaptıramadığı düşünülürse 1530 ila 1630 yılları arasında Hersek’teki Ahmet Paşa camii ile birlikte yapıldığı kesin olan ve bugün herkesin isim babalığı yaptığı camimizin öz geçmişi böyledir.



1843 de Barutçubaşı OHANNES ve BEGOS DADYAN Kardeşler İzmit’te Çuha Fabrikası kurarlar. Bu arada Kazasker Rıza Paşa’nın iznini alarak artan malzeme ile Hereke’ye de bir fabrika kazandırırlar. Serkis Ağa fabrikanın ilk müdürüyken Pamuklu ve İpekli 75 tezgah çalışmaktadır.



Rıza Paşa uygun bir zamanda Abdülmecid Han’a durumu kabullendirir. 1843 de başlanan, 1844 de bitirilen tesis 1845 de Gebze tapusu ile Saraya devredilmiştir.



Fabrikanın ilk imalatları el tezgahlarında dokunan ipekliler ve Çuhanedeki el dokuması çuhalar olmuştur.



Halı dokumacılığının başlangıcı 1890 yılında Sivas ve Gördes’ten getirilen ustalarla başlamıştır.



1860 çarkla çalışan tezgahlarla yünlü dokumanın başladığı yıldır. Ulupınar’dan arklarla gelen hızlı su, tren yolu üzerindeki köprüden geçirilip, yukarıdan düşürülür ve çarkın dönmesi sağlanır. Kale dibindeki UN Değirmeni’nde olduğu gibi.



Kemhane Mahallesi’ndeki imalathanede ‘Kemha’ adı verilen halılarin yapımına Avrupa’dan getirilen makinelerle daha sonra başlanmıştır.



Kırım-Ukrayna ve Romanya’nın kaybedilmesiyle orada öksüz kalan çocuklar Hereke’ye getirilir. DARÜLETYAM’lı olarak isimlendirilen şehit çocukları için koğuşlar yapılır. Tahsil görmeleri için 1898’de ilkokul yapılır.



Şehitlerimizin emaneti olan bu gençler zamanı gelince fabrika müdürü tarafından toplu düğünlerle evlendirilir. Kız erkek hepsi fabrikanın doğal işçileri olmuştur. Saltanatın sonunu, Cumhuriyet’in doğuşunu yaşayan, MEKTEPLİ olarak isimlendirilen; yerli halkın köylerinde sindiği işgal yıllarında bütün zorlukları göğüsleyenler ‘Onlar’ olmuştur. 1888’de Hacı Akif Bey’in müdürlüğe başlaması ile fabrika ilk defa kar etmeye başlar. O yıllarda yerleşim yeri, tren yolu altında , sahil boyundadır. Müdür evi, ilkokul altında olmak üzere memur evleri sıralanmıştır. Çamlıbahçe Kemhane ve Cami karşısına ahşap koğuşlar yapılmıştır. Bekar evi ve Fabrika Hamamı Kemhane’de, Kubbeli Hamam-Fırın-Ptt ve çarşı dükkanları sahilde inşa edilmiştir.



Fabrikayı; köşkün yanındaki Feshane, derenin batısındaki beton ve çamlıbahçedeki iki ahşap halı imalathanesi ile Çuhane, kale batısındaki Kemha imalathaneleri oluşturmaktadır.



1894’de Alman İmparatoru II. Willhem’in ziyareti için Yıldız Sarayı Marangozhanesinde Rococo stilinde hazırlanan köşk bir gecede iskele yanına monte edilir. Misafirhane ve deniz lokantası köşke ilave edilmiştir.



Birinci Dünya Savaşı’nda; önce İngiliz sonra Yunan işgali Hereke’ye de bulaşır. Mudanya Antlaşması sonrası İstanbul’u teslim alacak 3. Kolordu KIŞLADÜZÜ’nde konuşlanır. 15 Ekim 1922 günü, daha önce ilkokulumuzu karargah yapan Yunan Komutanı, Ali Naili Paşa’ya kasabayı teslim eder. Bugüne kadar kutlanmayan o gün – Hereke’mizin KURTULUŞ GÜNÜ’dür.



Savaş sonrası Gazi Mustafa Kemal 17 Ocak 1923 günü İzmit’ten Tuzla’ya kadar halkı selamlar. Bu gezide sadece bir yerde trenden iner, halkla kaynaşır, kasabanın yemeğini yer ve köşkte dinlenir. Cumhuriyete kanat gereceğinden emin olduğu yeni kumaş fabrikası’nın Ambarlıdere’de yapılması için yaverlerine kesin emir verir. Bugünün yöneticilerinin özelleştirme adı altında beş paraya hizmet dışı bıraktıkları, dünya piyasalarında İngiliz kumaşları ile yıllarca rekabet eden Fabrikamız’dır bu.



Fabrika’mızın yapımını üslenen Almanlar, gereken su deposunun yerini bahane ederek tarihi Helen Şato’sunu yıkarlar.



Yeni Fabrika’nın Müdürü 1925’te 10 yıl süreyle Reşat Bey’dir. Cumhuriyet’in ilk mühendislerinin başında olan bu gözü pek genç, günün şartlarını zorlayarak Fabrika’yı mükemmelleştirir. İzmit’teki Fabrika’dan alınan tirbünü, tren yolundan kaydırarak Hereke’ye getiren VEİS AĞA’yı mükafatlandırır. Daha sonra gittiği Anadolu Fabrikaları’nı da restore etmiştir. Soyadı kanunu çıktığında ‘yanlışları düzelten’ anlamı ile kendisine Atatürk tarafından ‘Eğriboz’ soyadı verilir. TRT 2’de CUMHURİYETE KANAT GERENLER Belgeselinde ikinci sırada anılmıştır.



1946’da yeni planlama ile tren yolu altındaki yerleşim binaları yıkılarak, yalı bağlarına müdür evi, memur ve usta lojmanları, işçi barakaları inşa edilir. Fabrikamızın meşhur borusu, işçilerimizin uyanış, hazırlık ve iş başı zamanlarını, öğle tatili ve paydos saatine göre çalmaktadır. Cenaze kalkışlarında bile hüzünle çaldırılmıştır.



1948’e kadar Tavşancıl bucak merkezi iken, bu yıl Mehmet Birol başkanlığında kurulan BELEDİYE ile Jandarmadan Polis Teşkilatına geçilmiştir.



1953 de hizmete giren Ankara-İstanbul Karayolu, kasabanın canlılığını arttırır. Yukarı Hereke yolu da buna eklenince fabrikanın işçi taşımacılığı başlar. 1954 yılında Ortaokul açılır. Derince, Yarımca, Tavşancıl’dan öğrenci kabul eden değerli öğretmenlerin hizmet verdiği okulun ilk müdürü MUHARREM TEKDAL, 1 numaralı ilk talebesi de HACER CESUR olur.



Aynı yıl Fahri Üstündağ, Şükrü Özdemir ve Ayhan Sengü ortaklığı ile kurulan Günlük İstiklal Gazetesi 1963’e kadar hizmet vermek üzere basın hayatına başlar. Sırrı Erdoğan’ın Şirin Hereke Gazozhanesi açılmıştır. O yıllarda Hereke’de 13 terzi, 10 ayakkabıcı, 8 berber, 6 kahvehane, 4’ü içkili 6 lokanta, 2 deniz hamamı, 2 hamam, 3 yazlık-1 kışlık 4 sinema, 3 fırın vardı. Balıkçı Cevdet ve Sefer istasyon arkasında, Halim Bey de kendi dükkanında en güzel balıkları satarlardı. Gazeteci Abdürrahim Buyruk tam bir beyefendi idi. Demokratların yasakladığı Mehmet Birol’un bakkaliyesi anında kavrulan kahvesi ile çarşının en düzenlisiydi. Hasan Balkan’ın zücaciye dükkanından hoparlör ile çarşıya verilen sanat müziği yaz akşamlarının güzelliğiydi. Deli Abdullah ve Hayrettin Usta’nın pastaneleri gençlerin buluşma yeriydi. İlkokulun karşısındaki küçük dükkanlarında Kazıkçı Salim Amca ve eşi Güllü Teyze kuruyemişçilik yaparken, Halim Bey’in tahtalı ve Ziya-Zeki Bora kardeşlerin gençlik kahvehaneleri çarşının en renkli mekanlarıydı. 1940’lı yıllarda Hoşgörler’in kahvesinde iki bilardo olduğunu bugünler ile kıyaslayabilir misiniz? Kaya Yasakçı’nın babası Hilmi Bey’in Gaz dükkanında oluşan kuyrukları, o günleri yaşayanlar unutabilir mi? Kese kağıdı yaparak yaşlılığını geçiren ve Atamızın Hereke ziyaretinde kendisiyle tanıştığı SAKALLI ABDULLAH DEDE gibi çok renkli bir insanı unutabilir misiniz?



Hereke sosyal yaşamını fotoğraflayan İbrahim Alpak, Şevket Amca ve Ahmet Dalgıç’ı unutmak mümkün müdür?



Fabrika kapısında iki metrelik boyu ile Yoklamacılık (puantör) yapan işyerinin kahyası Ali Efendi’yi hatırlatmak isterim.



Eşraftan Kaptan İsmail Efendi’nin büyük oğlu Niyazi Arıkan doğuştan sağır ve dilsizdi. Cocuk yaşında girdiği Vargel Dairesinde usta başılığa yükselir. Makinaların arızalarını onlara el basıp titreşimleri ile tespit edecek kadar becerikli idi. Kardeşleri Muharrem ve Mustafa Arıkan, fabrikadaki önemli görevlerini bırakıp İstanbul-Eyüp’te HEREKELİLER Kumaş Fabrikası’nı kurarak ikinci Hereke’yi oraya taşımışlardır. Çünkü tüm önemli görevlere Herekelileri getirmişlerdir.



Halıhane’nin Kumaş Fabrikası’na bağlanması ile Gülizar ve Sıdıka Hanım’ların ustalığında Selahattin Gönenç, Halının yeni patronu olmuştur. Amerikan artistlerini aratmayacak yakışıklılığı ve alçak gönüllüğü ile herkesin sevgi ve saygısını kazanmıştır. Onun zamanında fabrika ürünleri Avrupa fuarlarında boy göstermiştir.









Deniz Harp Okulu Komutanlığı yapan Tümamiral Alper Tezeren, aynı zamanda Gemi inşa Mühendisi de olan Tuğamiral Nadir Kınay, Yeşilçam’ın unutulmazları Serpil Gül ve Tugay Toksöz, Bahriye Nazırı Agah Bey, Hereke’yi Vatan Sathına çıkarmışlardır.









HEREKEDE SOSYAL YAŞAM



Dini Bayramlar bugünden farksız kutlanırken, Milli Bayramların yeri GÖBEK ismi verilen, fabrika önündeki alandı. 19 Mayıs’ta yelken ve kürekçiler futa ve şarpilerini dahi alana getirirler, futbolcular eşofmanlı olarak yerlerini alırlardı.



Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ise tek kelime ile muhteşemdi. Hava karardıktan sonra herkes fabrika önüne gelir, fabrikaca yaptırılan meşaleler delikanlılara dağıtılırdı. Çocuklar da kendi becerileri ile konserve kutularını sopalara bağlayarak ağabeylerinin arkasına takılırlardı. Meşalelerin arkasında tüm Hereke halkı kasabanın bütün caddelerini marşlar söyleyerek sert adımlarla dolaşırlardı. Alayın sonuçlandığı Göbekte bekleyen davul-zurna ile gece yarısına kadar mahalli oyunlar oynanır, herkes evine mutluluk içinde dönerdi.



Şimdi kutlanmayan 1 Mayıs Bahar Bayramında fabrika yemekhane salonu herkese açık etli pilav-ayran ziyafetine sahne olurdu.



Bu şenliğe iki ay sonra Yukarı Hereke’den karşılık gelmektedir. Yaylada düzenlenen HACET Bayramlarında kazanlarla yapılan nohutlu pilav ve kavurmalar, yufka ve ayran eşliğinde ikram edildikten sonra, YAĞMUR DUASI yapılırdı. Yıldız, Soyka ve Küçük atın favori olduğu at yarışları ile bitirilen bu gün ananevi idi.



Üzüm ve kiraz zamanları Çamlıbahçe’de yarışmalar düzenlenir, Körfez halkı Hereke’ye gelirdi.



Her yıl ananevi olarak yapılan toplu sünnet düğünlerine meşhur ses sanatçıları davet edilirdi.



Dünya Şampiyonlarının katılımı ile yapılan yağlı güreşlerde Çamlıbahçe bayram yerine dönerdi. Yukarı Hereke’de de 1956 yılında böyle bir gün tertip edilmiştir.



Evlenme düğünlerinin pek azı çalgılı, çengili ve gelin alma alayı ile yapılırdı. Fabrika yemekhane salonu kasabada Halkevi görevindeydi. Günün moda dansları ile devam eden orkestralı asri düğünler gençlerin çiftetelli ve kasap havaları ile devam eder, güzel sesli delikanlıların şarkıları ile sonuçlanırdı. Kazanlarla yapılan limonata ve kuru pastalar düğün sırasında ikram edilirdi. Orkestrasız yıllarda önce Zeki Birol sonraları Kenan Baran akordeonları ile tek başlarına düğünlerin müziğini yapmışlardır.



İstanbul’dan turneye çıkan tiyatro ve müzik gruplarının ilk durağı hep Hereke olurdu. Hamiyet Yüceses’in 1952 de konser için Hereke’ye gelişi olay olmuştu.



Yurdun 67 ilinin 60’ında sinema olmadığı günlerde (1924) Hereke sinema ile tanışır. Çamlıbahçe’deki yazlık, yemekhanedeki kışlık sinemalar yurda getirilen filmleri İstanbul’dan sonra Herekelilerle buluştururdu.



Ortaokulun 1954’de Çamlıbahçe’de açılmasıyla yazlık sinema ilk önce Halıhane üstünde, daha sonra da deniz kenarında hizmete devam eder. Yemekhane batısı bölünerek, kışlık salon küçültülür. Bu arada yazlık, büke ve yeni sinemaları da hizmete girmiştir. Büke Sineması’nın altındaki küçük kapalı salon cumartesi ve Pazar günleri sinema için çocuklara tahsis edilmişti. Tarzan ve Kovboy filmleri çocukların gürültüleri arasında zevkle seyredilirdi. Pazartesi yabancı, Perşembe yerli filmlerin ilk gösterildiği gecelerdi ve memurlara aitti. Kışlık Fabrika sinemasına bilet ile girilmez, çalışanların ücretle aldığı paso ile girilirdi. 60’lı yılların sonunda Cumartesi ve Pazar günleri bayanlar matinesi biletli olarak başlatıldı.



Fabrika lokali memurlarının ve günün iktidar yağcılarının faydalandıkları bir yerdi. İşçi haklarının sözde koruyucuları sendikacılar yüzleri kızarmadan bu güzel mekanın keyfini çıkarmışlardır. Yaz aylarında defne, Yalova ve Prens Adaları’na motor gezileri tertiplenirdi. Çamlıbahçe’de Tarzan Burhan’ın tahta iskele yanında Ekrem ve Bahattin kardeşlerin gazinoları işçi ve esnafın dinlenme yeridir.



İstasyonda fabrika mensuplarına ait gıda kooperatifi ve kumaş satış reyonu halkın tüm ihtiyaçlarını gidermekteydi. O günlerde bakkal sayısı bu sebeple azdı.



1949 yılında işçi yapı kooperatifi kurulur ve 1954 yılında işçiler kendi evlerinde oturmaya başlar. İstasyon altındaki evler ve PTT yıkılarak arsaya futbol sahası yapılır. Çünkü eski futbol sahasına fabrika lojmanları yapılmıştır.









HEREKEDE SPOR



1930-1950 arasında futbol, basketbol, voleybol, teniz ve masa tenisi, boks, atletizm, bisiklet, yüzme, kürek ve yelken dallarında 11 branşta spor faaliyetleri yaşanmıştır.



Tarzan Burhan’ın en iyi boksör, Hoşgör Alaaddin’in geçilmez yelkenci, Sıtkı Ergün’ün rakipsiz bisikletçi, Dede Mustafa’nın Balkan birinciliğine giden koşucu oluşları Hilmi Bey’in tenis ustalığı Hereke sporuna damga vurmuştur.



Haydar ve Cengiz kardeşler, Küflü Kamil, Alaaddin Altın, Ziya Özen, Seferin Mehmet, Nezih Akman’ı takiben Necati Kınay, Mecit Yalçın, Erol Özen, Nazım Demirtaş ve diğerleri.. Hereke’nin yunuslarıdır.



Cemal Reis ve Muhsin Çivi’den görevi devralan Arnavut İsmail, Tatar Şerif, Mehmet Çivi, Dede Ruhi, Tatar Nazir, Ruhi Süslü, Aydın Teoman, Rıdvan Yanılmaz, Ferruh ve Feridun Yüksel, Adil Bilgiç, Saim ve Şadan Akman, Naci Yılmaz küreklerini Mustafa Çınar, Behzat Bilgiç, Sayım Akaçık ve Milli formayı yakalayan Ünal Karaali’ye teslim etmişlerdir.



1963’te İstanbul’dan transfer edilen Sarı ve Kara Kemal, Arap Hikmet ve Erdinç, Türkiye birinciliklerini devam ettirmişlerdir.



FUTBOL



30 Ağustos zaferinin sonrası 3. Ordu Ali Naili Paşa’nın komutasında Kışladüzü’nde karargah kurmuştur. Yunanlıların kasabayı terk ettiğinde kurtuluşu yaşayan asker, sivil tüm gençler özgürce futbol oynamaya başlamıştır. Ali Naili Paşa’nın önderliğinde 1922 sonunda Hereke İdman Yurdu Kulübü kurulur. Yeni fabrikanın müdürü Reşat Bey gençlere sahip çıkar ve 1925’te kulübün adı MENSUCAT SPOR olarak değiştirilir. Reşat Bey’in kardeşi _________ ‘in Ali Karaman’ın da yer aldığı kadronun en iyi futbolcusu sağaçık Fikri Kahya olmuştur.



Şadi Genç’in kaleciliğinde iki Muzafferli, Hamur Ahmet, Celal Buyruk, Kovboy İbrahim, Remzi Keskinbora ve Hoşgör Alaaddin’li takımın ismi Sümerbank’a geçiş sebebiyle 1941 Nisan’ında Sümerspor olmuştur. Badanacı Salim’in yıldızlaştığı kadro 40’lı yılların sonunda yenilenir. Bahçevan Haşim Ağa’nın oğlu CAKCAK Cemal, Öznur Ertan, Çıta Burhan takımın kalecileridir. Ateşçi Hasan ve Hüseyin, Adnan Şenko, Yusuf-İsmet ve İlhan Toray Kardeşler, Hayri Demiray, Nuri Erdoğan, Nermi Günday, Alaaddin Gün, Yılmaz Buyruk, Centilmen Şemsi, (Arap) Osman Erze, (Kumcu) Ergün Dönmez, (Tosba) Nejat Özdemir, Oral Demiray, Abidin Yıldırım, Özkan Düzel, Vural Gencer 50’li yılların sonuna kadar başarılara ortak olmuşlardır. Kulübün son zamanlarında Doğan Dolay, Bülent Buyruk, Bozkurt Güven, Ali Doğan, Erkal Düzel, Tavşancıllı Günal ile Asım kadrodadır.



Yeni isimler ve yepyeni sloganlarla yapılanacak olan, esnafın takımı YILDIZSPOR ‘u kurmak için Doktor Mithat Ersoy başkanlığında Rahmi Hızal, Sırrı Erdoğan, Lami Dinçer, Şadi Genç, İbrahim Alpak ve Süleyman Soysal 1951 yazında HEREKE GENÇLİK kulübünün evraklarını Ankara’ya gönderirler. Fakat fabrika yöneticileri de Sümerspor’un ismini Hereke Gençlik olarak değiştirip tescili için Ankaraya gitmişlerdir. Siyasi güçlerini kullanarak bunu başarırlar. Genel müdürlükten gelen yazı Mithat Ersoy ve arkadaşlarını şok etmiştir.



Evraklar yenilenir ve yeni bulunan Yıldızspor adıyla tekrar müracaat edilir. Sonuçta 21 Ocak 1953 günü tescil edilen kulüp 2. Kümede faaliyetine başlar.



Sümerbank’ın tehditleri durmaz. İdare amiri Tayyar Yıldırım’ın başkan yapılmasını şart koşarlar. Sümersporlu futbolculara Yıldızspor forması giydirilir ve Tayyar Bey’in başkanlığında Atatürk Anıtı’na çelenk konularak kulüp halka takdim edilir. Yıldızspor’un o günkü kadrosunda Erdoğan Köseören, Davut Yılmaz, Yaşar Akşit, Fehmi Yakar, Dev Aykut, Halit Bartın, Çuvalcı Metin, Hoşgör’lerin Feridun ve Halidun, Bodur Hüseyin, Güngör Coşkuner, İlyas Bey’in Zafer, Mustafa Çınar, Postacı’nın İbrahim, Suat Şener, Kedi Nedim, Hortlak İsmet ve Tahsin yer almıştır. Kulübün ilk resmi golünü atmak Yukarıpazar maçında Bodur Hüseyin’e nasip olur. Tabelası ile ilk kulüp binası Büke Sineması altıdır. Hoşgör’ün kahvesi, Rahmi Hızal’ın bodrumu, son olarak Bora’ların kahvehanesi kulübün binaları olmuşlardır. Rahmi Hızal zamanla yönetici olarak tek kalır. Dükkanının çekmecesinde kulüp evraklarına, bodrumunda da malzemelerine sahip çıkar. Yetişkinliğe erişen kabiliyetli gençlere lisans çıkartır. Bazen kamyon üstünde çoğu zamanda kaçak olarak trenle İzmit maçlarına takımı götürür, getirir... 1970 şampiyonluğunu yaşadıktan sonra emekliliğini istemesinde çok haklıdır. 15 yıl bütün baskılara ve zorluklara göğüs gererek hizmet etmiştir. RUHU ŞAD OLSUN.



1961-62 sezonunda kaderin cilvesi olarak 2 takım aynı kümededir. Aralık ayının soğuk ve çamurlu İzmit Stadı’nın zemininde Hereke’nin çocukları iki ayrı takım ve rakip olarak karşılaşır. Sümerspor, kaliteli lacivert çubuklu forması ve özel imalat ayakkabıları ile donatılmıştır. Yıldızsporlular ise 1952 den 1966 ya kadar 15 yıl süreyle giyecekleri parçalı yeşil kırmızı forma ve ikinci el ayakkabılarla karşılarına çıkar. Maçın favorisi Sümerspor’dur. Kaleci Deli Ahmet’in hayatının maçını oynadığı oyunda genç Yıldızspor kaya gibi sert çıkar. 75. dakikada takımın en genci 14 yaşındaki OĞUZ CANSEVER’in golü 40 yıllık Sümerspor’un sonunu getirir. Sahalara son çıkışları olmuştur. Fabrika yönetimi ertesi gün futbol şubesini kapatacaktır.



Yıldızspor bu başarıları, kadrosundaki; kaleciler Aydoğan ve Ali, Sinan Erze, Yalçın Öner, Kantin Süleyman, Kasap Hüseyin, Rahmi Çetinkaya, Harun Çukur, Aytekin Tunay, Selahattin Çap, Gürhan Dinçer, Selahattin Alpak, Şengül Kaçarel, Oğuz Cansever, Osman Ergün, Zeki Kaymaz, Şadi Yılmaz ve Ünal Erdoğan ile kazanmıştır.



1962-63 sezonunun son maçında hükmen mağlup sayılarak şampiyonluğu kaçırmalarına rağmen, o sezon Osman Ergün’ün 28, Oğuz, Şadi Yılmaz, Zeki Kaymaz ve Efe Şengül’ün 30 golü ile toplam 58 gol atarak rekor kırmışlardır.



1969-70 sezonu Zonguldak’ ta oynanan Yılmazspor final maçının 2-1 kazanılması bu sefer şampiyonluğu Hereke’ye getirmiştir. Genç Turan Keskinbora’nın ‘’HEREKE YILDIZ ADIMIZ-YEŞİL KIRMIZI RENKTE AKAR KANLARIMIZ’’ bestesi uzun yıllar dillerden düşmeyecektir. Herekeli takımını uzaklarda da yalnız bırakmamıştır. Sabaha karşı Hereke girişinde kendilerine büyük bir karşılama yapılır. Tüm caddeler geçilerek Atatürk alanına kadar zafer şarkıları ve oyunlarla dolaşılır. 30 ağustos’ta tertiplenen konserli büyük sünnet düğünü coşkusuyla Yıldızspor sevgisi zirveye varmıştır.



Tiyatro ve folklor kolları kurulur. Piyesler ve müzik geceleri tertiplenir.



Abdurrahman Tunay, Halil Vardar, Aydın Tunay, Vural Gencer, Mustafa Akşit, Turan ve Turgut Erman, Aytekin Tunay, Faik ve Sami Günalp, Recep Sarıoğlu, Cavit Akkaş, Osman Ergün, Şadi Yılmaz, Mahir Tan, Mustafa Gülşen ve Posek Hüseyin’li kadro Rahmi Hızal’ın başkanlığında Zeki Töngek, Sadık Kahveci, Ziya Bora, Daniş Keskingöz ve Nejat Özdemir’in yönetimi-Hayri Kösemen’in teknik direktörlüğünde bu güzellikleri yaşatmıştır.



1974 yılından 1987 yılına kadar yaşanan başarılarda ise; Tunay Büker, Taner Tan, Eyüp Ali Durmaz, Mustafa Atik, Mustafa Dizdar, Karabacak Ahmet, Saim Akman, Tuncer İsfen, Poke Zafer, Ergün Gencer, Kaleciler; Nuri Durmaz, Metin Gültekin, Emin _____ , Engin ve Emin Ören kardeşler, Sinan İpekten, Sedat Yazıcıoğlu, Tavşancıllı Mehmet ve Tamer Koç’un büyük emek ve fedakarlıkları bilinmektedir.



1995 grup birinciliğinden sonra 3. Lige çıkış maçlarında eski futbolcumuz İsmail ÖNER’in teknik direktörlüğündeki tüm azmine rağmen son maçta ümitler bitirilmiştir.



2000 yılındaki kongrede 1953’te esnafın kurduğu kulübün adı siyasete oyuncak verildiğinde belediyeyi eline geçirenlerin deneme tahtası olmuştur.



Başkan Cengiz Maraşlı, Zafer Akman, Muzaffer Onsun, Haluk Tolunay, Coşkun Öktem, Nihat Çelik son devrin yönetiliğini yapmıştır. Ali Doğan da kulübün en önemli kulüp başkanlarındandır.



Lefter, Can Bartu, Özcan Arkoç’lu Fenerbahçe’de, genç takımdan yükselerek oynayan Özkan Düzel, Manisa, PTT ve Ankaragücü kalelerini 1. Ligde uzun düre koruyan Aydoğan Tunay, Giresunspor ile 2. Lig şampiyonluğu yaşadıktan sonra 1. Ligde de 4 yıl kaptanlık yapan Oğuz Cansever, Eskişehir-Giresun ve Kayserispor’da yıldızlaşan İsmail Öner, Beykoz-Vefa ve Mersin’de bizi temsil eden Selahattin Alpak, Kocaeli-Trabzon ve Galatasaray’da harikalar yaratan Orhan Akyüz, Hereke futbolunu zirveye taşımışlardır.









HEREKE'NİN ÖREKESİ









Yukarıda masalımsı geçmişini anlattığım Hereke'yi büyük tehlikeler beklemektedir. Kaçınılmaz günler gelir çatar. Yıl 1968. Mezarlık karşısındaki Zeytinlik, Sümerbank yapı kooperatifi iken, Belediye Başkanı Tayyar Yıldırım'ın aracılığı ile yönetim kurulunca Nuh Çimento sanayine devredilir.









Hereke ÖREKE'sini görmeye başlamıştır. Başbakan Süleyman Demirel destek verdiği Çimento'nun temelini atar. Refik Ör ve birkaç arkadaşının engel olmak istemleri netice vermemiştir. Kısa süre sonra sahildeki Mezbaha da Çimento'ya ikram edilir.









Sümerbank 1971'de ilk emeklilerini vermiştir. Kasabada kooperatif yeri bulunmayınca Yarımca ve Tütünçiftlik'e göç kaçınılmaz olacaktır. Bu olay Tavşancıl ile birleşip İLÇE olma idealini de yok etmeye yetmiştir.









1968'da Öreke'nin dişleri ikinci derin yarayı da açar Hereke'de. Tren yolu hattı ikileneceğinden tüm deniz sahili yok edilir. Otobandan çıkan hafriyatın da eklenmesiyle Deniz Hamamları dahil denize girecek bir karış yer kalmamıştır.









199.. da Öreke'nin en sivri dişi, Hereke'ye en büyük yarayı açar. 150 yıl önce Saray'dan gelen yolun sonuna gelinir ve Hereke'yi Hereke yapan Kumaş Fabrikası, özelleştirme dümeniyle beş paraya kapatılır.









1997'de Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz koalisyon hükümeti, beldeyi sahiplenir. Sümerbank lojmanı ve evleri Kocaeli Üniversite Kampüsü yapılır. Yaraya melhem sürülmüştür.









Hereke'de Herekeli sayısının onda bire düştüğü günler gelmiştir ki, hiç umulmayan son bir yumruk Hereke'nin suratında patlar. Hereke'nin Örekesi muradına ermiştir. Daha düne kadar insanlarının Hereke'ye iş almaya, çocuklarının ortaokula okumaya geldikleri Yarımca ile Çiftlik'in oluşturduğu KÖRFEZ ilçesi Belediyemizi gasp etmiştir. Bir ay sonraki 23 Nisan'dan sonra 19 Mayıs, 29 Ekim Cumhuriyet bayramları Hereke'de kutlanmaz olur. Oysa 1948'de kurulan Belediye'den önceki yıllarda bile tüm bayramlar en güzel şekilde kutlanmıştır. Böylece bayramlarda heykeli önüne getirilecek çelenklerle mutlu olan Atamızı bile üzdüklerinden eminiz. Herekelinin bir avuç kaldığı Hereke'den tepki beklenebilir miydi?



Öreke, Hereke’ye yapacağını yapmıştır. Acaba ceremesi de olacak mıdır? Bilinmez.. Ama inancım odur ki, zamanı geldiğinde İLAHİ ADALET önünde hesabı alınacaktır.



1948’de Mehmet Birol’un temelini attığı – Tayyar Yıldırım, Dr. Mithat Ersoy, Ali Gelenbe, Hüseyin Tetik, Mustafa Eser, Şadi Biçer ve Ahmet Arıt’ın yapılandırdığı Belediyemizin acı hatırasını, son başkan Esener Macıl’ın sahile diktiği büyük direkte dalgalanan görkemli Türk Bayrağı önünde selamlıyorum.



                                                        ‘’VATAN SAĞOLSUN’’



1 yorum:

  1. YÜREGINE VE ELINE SAGLIK ; SEVGILI OSMAN BEY

    COK GÜZEL BIR ANLATIM ; DUYGU DOLU

    ANLAR YASADIM OKURKEN ...

    HOSCAKALIN SEVGI ILE KALIN

    G.G

    YanıtlaSil